EtkinlikSöyleşi

Özgürlük ve Mahkumiyet

Özgürlük ve Mahkumiyet başlıklı Felsefenin Yaşamı & Yaşamın Felsefesi söyleşi dizisinin yedinci ve son oturumuna Akdeniz Üniversitesi Felsefe Bölümünden Doç. Dr. Cihan Camcı ve Yeditepe Üniversitesi Felsefe Bölümünden Dr. Melike Durmaz konuşmacı olarak katılmışlardır. 15 Nisan 2017 tarihinde gerçekleştirilen söyleşi Çankaya Belediyesi Gülten Akın Salonunda düzenlenmiştir.

Felsefenin Yaşamı & Yaşamın Felsefesi -7- | Özgürlük ve Mahkumiyet

Söyleşide konuklara şu sorular yöneltilmiştir:

Soru 1

Eski Yunancada eleutheria = özgürlük sözcüğü öncelikle cömertlik ve eli-açıklık gibi kavramlarla birlikte köle olmama haline işaret eder. Bu ilksel anlamından hareketle eleutheros’un isim kökenli bir sözcük olmayıp daha çok sonradan türetilmiş bir sıfat olduğunu gözlemlemek mümkündür. Ve bu sıfatın vurgu yaptığı alan öncelikle ekonomik bir alandır. Yani belirli bir ekonomik bolluk içinde bulunan bir insanın, bu bolluğundan başkalarına da verme haline işaret eden bir kavram söz konusudur ki, bu haliyle eleutheria=özgürlük bir tür erdem olarak da konumlanmaktadır. Ancak tarihsel süreç içerisinde özgürlük giderek bu ilksel anlamından uzaklaşarak baskılardan muaf olma, zorunluluk içinde olmama gibi bir anlam içeriğine dönüştüğünü gözlemliyoruz.

Bu noktada ilk sorumuz şu: Bu evrimi içerisinde bir şey için özgürlükün yerini bir şeyden özgürlüke bırakmasını felsefe açısından sizce nasıl okumak gerekir? Felsefede özgürlüğü sadece bir baskıdan ya da zorunluluktan azade olma olarak tanımlamak mümkün müdür?

Soru 2

Günümüzde hemen her siyasi yaklaşım, ilksel olarak insanları özgürleştirmeyi amaç edindiğini öne sürer. İkinci sorumuz bu yaygın yaklaşımdan hareketle özgürlük ve özgürleşme kavramları üzerine.

İnsanların tekili olmayan insan, bir başkası ya da başkaları tarafından özgürleştirilebilir mi? Bir başka şekilde dile getirmek gerekirse, özgürlük, siyasal bir zemin üzerinde insanları özgürleştirerek ikram edilebilir bir şey midir? Şayet böyle bir ikram yapılabilirse, insanlar yalnızca aştıklarında bilebilecekleri sınırları aşmaya nasıl çağrılabilir?

Soru 3

Son sorumuz söyleşinin başlığında da gönderme yapılan Jean Paul Sartre’a ilişkin.

Sartre, hiçbir durumun insan eylemini belirleyemediğinden hareketle, insanın her tür ediminde hem bir motif (eylemin nedenini belirleyen) hem de bir mobile (eylemin yapılışını belirleyen) olduğunu, dahası bunun bizzat insan varoluşu denen şey olduğunu öne sürer. Yani insan, her bakımdan, bir başka ifadeyle mutlak olarak özgürlüğe mahkûmdur[1]. Bu sebepten yapıp-etmelerimizin tüm hesabı kendi üzerimizdedir. Nitekim bu ontolojik esas doğrultusunda mutlak özgür varlıklar olarak aynı zamanda mutlak olarak sorumlu varlıklarızdır da. Hiçbir insan hem aldatan hem de aldatılan olamayacağı için bu özgürlükten habersiz olduğunu da söyleyemez öte yandan.

Bu noktada sorumuz şu: Sartre’ın bu çözümlemesine göre günümüzde yaygın birer söylem olarak kullanılan, insanların yapıp-etmelerinin saiklerinin (motive) kendi dışında olduğunu öne süren tüm psikolojik, sosyolojik, politik argümanları birer kötü niyet (mauvaise fois) yazını olarak mı okumak gerekir sizce?


[1] Filozofun bu çıkarımını modus ponens ve modus tollens’i birlikte kullanarak yapması ilginçtir: “Özgür değilsem, varoluşum beni belirlemelidir. Varoluşum beni belirlemiyor. O halde özgürüm.” (Modus tollens) ve “Varoluşumu kendim belirliyorsam özgürümdür. Varoluşumu kendim belirliyorum. O halde özgürüm.” (Modus ponens)


Özgürlük ve Mahkumiyet

Etkinlik Künyesi

Düzenleyenler

  • Felsefe Kültür Sanat Derneği
  • Çankaya Belediyesi

Konuşmacılar

  • Doç. Dr. Cihan Camcı  | Akdeniz Üniversitesi Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi
  • Dr. Melike Durmaz | Yeditepe Üniversitesi Felsefe Bölümü Öğretim Görevlisi

Tarih ve Saat

  • 15 Nisan 2017 Cumartesi | 14.00

Adres

  • Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi | Gülten Akın Salonu