EtkinlikSöyleşi

Eşitliğin Olanağı

Felsefenin Bir Ürünü Olarak Eğitim söyleşi dizisinin Eşitliğin Olanağı başlıklı ikinci oturumuna konuşmacı olarak Mersin Üniversitesi Felsefe Bölümünden Doç. Dr. Ahmet Erdem Çiftçi ve Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Felsefe Bölümünden Doç. Dr. Mehmet Cem Kamözüt katılmışlardır. 25 Kasım 2017’de gerçekleştirilen söyleşi Çankaya Belediyesi Yaşar Kemal Konferans Salonunda düzenlenmiştir.

Eşitliğin Olanağı

Söyleşide konuklara şu sorular yöneltilmiştir:

Soru 1

Zihinlerin Eşitliği söyleşimizden sonra, bu söyleşimize söz konusu eşitliğin ne gibi bir olanak sunduğu üzerinde duracağız. Bu noktada siz konuklarımıza yönelteceğimiz sorularımızı söyleşi temamızın başlığının esinlenildiği eğitimin bir olanak olarak neleri içerdiği ile paideias ve apaideusias[1](eğitimli ve eğitimsiz) insanlar arasındaki farkın ne olduğu ve bu farkın nelere yol açtığı üzerine felsefe tarihindeki en ünlü alegori üzerinden yöneltmek istiyoruz.

Bunun için öncelikle katılımcılarımız için bu alegoriyi kısaca özetlememiz yerinde olacaktır[2].

Alegoride eğitimin sunduğu olanaklar geri dönüşü olmayan bir gelişim ve dönüşüm şeklinde betimleniyor. Haricen eğitim insanı toplumsallığı içinde kavrayarak, eğitilmiş insanı eğitilmemişlere karşı bir yükümlülük altına da alıyor. Çünkü Platon, mağaradan çıkan insanın orada yaşamasına izin vermeyip, onun yeniden geri dönmesini ve mağaradakilere yardım etmesini zorunlu kılıyor. Bununla birlikte bizzat bu yükümlülük (eğitilmiş insanın eğitilmemiş insanları eğitme yükümlülüğü) doğrudan bir çatışmaya da neden oluyor.

Sorumuz şu: zihinsel bir eşitlik üzerine kurulmasına, yani herkese açık olmasına rağmen eğitimin toplum içinde yol açtığı bu doğalçatışma gerçekten var mıdır sizce de? Şayet varsa bu çatışma nasıl ortadan kaldırılabilir?

Soru 2

Bu sorumuzda biraz da eğitimin kişi üzerindeki etkisine odaklanmak istiyoruz.

Platon, sözünü ettiğimiz alegorisinde de belirttiği gibi eğitim sürecini yalnızca bilişsel bir dönüşüm olarak değil, aynı zamanda bir zihinsel alt-üst oluş ve köklü bir karakter değişimi olarak da anlıyor. Ve bu dönüşüm de hem fiziksel hem de zihinsel bir acıyla[3] birlikte gerçekleşebiliyor ancak.

Bu noktada eğitimle gelen olanaklar göz önüne alındığında eğitim sürecinin kişi üzerindeki etkileri hakkında sizlerin düşüncelerini dinlemek istiyoruz biraz da… Eğitim bir süreç olarak kişiyi ne şekilde etkiler?

Soru 3

Platon gibi pek çok filozof eğitime yönelik yaklaşımında insanın yetkin bir varlık olmadığına vurgu yapıyor[4]. Yani felsefe açısından eğitim, insanın varoluşsal eksikliğinden dolayı bir zorunluluk olarak ele alınıyor. Bir başka ifadeyle insan varlığına sunulan hazır bir yaşamın söz konusu olmaması her bir insanı eğitime muhtaç kılıyor.

Sorumuz şu: bilhassa çağdaş yaşamlarımızda eğitimin en gözde kurumları olan okulları göz önüne aldığınızda ve daha özelinde okulların en nihai noktası olan üniversiteleri düşündüğünüzde sizce de eğitim, herkes için bir zorunluluk mudur? Şayet bir zorunluluksa bu zorunluluğun kapsadığı süreç nedir, ya da ne olmalıdır?

Soru 4

Bu söyleşi dizimizde son sorularımızı Türkiye özelindeki konular üzerine soruyoruz. Bu doğrultuda sizlerin görüşlerinizi almak istediğimiz konu şu: Türkiye’de eğitim bir yandan herkesçe önemsenmesine rağmen, Platon’un alegorisindeki gibi, bir yandan da eğitimli insanın her fırsatta kötülendiği bir toplumsal algı mekanizması var. Sözgelimi eski Yeşilçam filmleri ile yeni televizyon dizilerinin büyük çoğunluğunda eğitimli insanlar, korkak, ukala, kibirli, basit yaşamsal konularda dahi beceriksiz ve hiçbir çekince gösterilmeksizin düpedüz ahlaksız birer kimse olarak sunuluyor. Sorumuz şu: Ülkemiz özelinde eğitime ve eğitimli insana yönelik bu kötüleme mekanizmasının sebebi nedir sizce? Ülke olarak, Platon’un sözünü ettiği gibi, eğitimli-eğitimsiz insan arasındaki doğal bir çatışmayı mı yaşıyoruz; yoksa daha başka sorunlarımız mı var?    


[1] Ünlü alegorinin anlatıldığı Platon’un Devlet adlı eserinin 7. Kitabı “Ve şimdi, dedim, sana doğamızın ne kadar eğitimli veya eğitimsiz olabileceğini resmedeceğim” (514a) diye başlayarak doğrudan söz konusu karşıtlığı vurgular. Çeşitli çevirilerde bu karşıtlık, bilgili-bilgisiz, aydın-aydın olmayan vb şekilde de kullanılmış olsa da, paideia kavramının dilimizde pedagoji gibi sözcüklerde kullanılmasına rağmen tam olarak bir karşılığı olmadığı söylenebilir. Ancak insanın fizyolojik ve bilhassa da zihinsel olanaklarının yapılabilirlikler ölçüsünde geliştirilmesi anlamına gelen paideia’nın bütünsel bir eğitim sürecine işaret etmesi esas olduğu için, biz bu kavramın eğitim şeklinde karşılanmasının en uygun çeviri tercihi olduğunu düşünüyoruz.

[2] Özet haricen moderatör tarafından sunulacaktır.

[3] Burada, alegoride serbest bırakılan mahkûmun gözlerinin gerçek olanı görme sürecinde yaşadığı güçlükle, zihninin de gerçeğe karşı yaşadığı güçlüğe göndermede bulunuyoruz.

[4] Sözgelimi, Immanuel Kant insanın yeryüzünde eğitime ihtiyaç duyan tek varlık olduğunu belirtir. Öyle ki, insan ancak eğitimle insan olabilir. Yani insan, eğitimin kendisinden çıkardığı şey her ne ise odur. (Kant, Immanuel; Eğitim Üzerine; çev. Ahmet Aydoğan, Say Yayınları, 2007-İstanbul ss. 27-31)


Eşitliğin Olanağı

Etkinlik Künyesi

Düzenleyenler

  • Felsefe Kültür Sanat Derneği
  • Çankaya Belediyesi

Konuşmacılar

  • Doç. Dr. Ahmet Erdem Çiftçi | Mersin Üniversitesi Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi
  • Doç. Dr. Mehmet Cem Kamözüt | Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi 

Tarih ve Saat

  • 25 Kasım 2017 Cumartesi | 14.00

Adres

  • Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi | Yaşar Kemal Konferans Salonu