Felsefenin Bir Ürünü Olarak Eğitim söyleşi dizisinin Bir Hak Olarak Eğitim başlıklı üçüncü oturumuna konuşmacı olarak Maltepe Üniversitesi Felsefe Bölümünden Prof. Dr. Betül Çotuksöken ve Hacettepe Üniversitesi Felsefe Bölümünden Prof. Dr. Abdullah Kaygı katılmışlardır. 16 Aralık 2017’de gerçekleştirilen söyleşi Çankaya Belediyesi Yaşar Kemal Konferans Salonunda düzenlenmiştir.
Söyleşide konuklara şu sorular yöneltilmiştir:
Soru 1
Felsefede kavramların kullanım biçimi çoklukla bir sorumluluk olarak değerlendirilir. Dolayısıyla filozoflar kavramlara ilişkin yüksek hassasiyet gösteren kişilerdir. Çünkü hemen her filozof, doğru bir kavramsallaştırmanın yanlış sorunları ortadan kaldırabileceğini düşündüğü gibi, gerçek sorunları da ortaya çıkaracağı kanaatini taşır.
Bu noktada söyleşimize şu iki temel soruya ilişkin görüşlerinizi alarak başlamak istiyoruz:
Size göre “eğitim hakkı” kavramı nasıl bir anlam içeriğine sahiptir?
Bu kavramı kullanmak ne gibi sorumluluklara işaret etmektedir?
Soru 2
1948’de Birleşmiş Milletler tarafından yayınlanan İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin (İHEB) eğitime ilişkin 26. maddesinin üçüncü paragrafında[1] çocukların eğitimine ilişkin seçim hakkı öncelikli olarak ebeveynlere devredilmiştir.
Sorumuz şu: Sizce çocukların eğitim hakkına ilişkin ebeveynlerin sorumluluk alanları ve sınırları nelerdir?
Soru 3
Bu sorumuzda eğitimle ilgili günümüzde çok sık kullanılan bir kavrama değinmek istiyoruz: “fırsat eşitliği” kavramına. Günümüzde eğitimle ilgilenen neredeyse hemen herkesin ivedilikle başvurduğu bu kavram genellikle eğitime ilişkin bir eşitliğin tesisi için kullanılıyor. Fakat bu kavramdaki eşitlik vurgusu, “hak” kavramına değil, “fırsat” ya da “şans” kavramına odaklanıyor. Nitekim bu odak noktası, bilhassa siyasal söylemlerde “eğitim hakkına erişim” kavramının yerini giderek “eğitime erişim hakkı” gibi bir kavramın almasına neden oluyor.
Sorumuz şu: “hak” kavramı yerine “fırsat” kavramının, “eğitim hakkına erişim” kavramı yerine “eğitime erişim hakkı” kavramının tercih edilmeye başlanmasının sebebi size göre nedir? Ve ek olarak bu kavramsal dönüşümler eğitim anlayışlarımızı ne şekilde etkilemektedir?
Soru 4
Bu söyleşi dizimiz boyunca son sorularımızda Türkiye özelindeki konulara odaklanıyoruz.
Bilindiği gibi demokratik sistemlerde eğitimin genel ve özel olmak üzere iki temel işlevi vardır; bu anlamda eğitimin birinci işlevi bireylerin etik açıdan gerekçelendirilmiş ortak bir yaşamın temelleri noktasında örgütlenmesini sağlamak; ikinci işlevi ise bireylerin toplumun yeniden üretimine katkı sunması ve kişisel ekonomik varlıklarını güvence altına almalarını sağlamaktır.
Sorumuz şu: Ülkemizde eğitime ilişkin yaklaşımların büyük çoğunluğunda, eğitimin genel işlevinden çok özel işlevine odaklanılmaktadır. Sizce bu durumun sebebi nedir? Ve ek olarak, eğitimde genel ve özel işlev birbirinden ayrıştırılabilir mi, ya da böyle bir ayrıştırma sağlıklı bir sonuç verebilir mi?
[1] İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi Madde 26:
- Herkes eğitim hakkına sahiptir. Eğitim, en azından ilk ve temel öğrenim aşamalarında parasızdır. İlköğretim zorunludur. Teknik ve mesleki eğitim herkese açıktır. Yüksek öğrenim, yeteneğe göre herkese eşit sağlanır.
- Eğitim, insan kişiliğinin tam geliştirilmesine, insan haklarına ve temel özgürlüklere saygıyı güçlendirmeye yönelik olmalıdır. Eğitim, bütün uluslar, ırklar ve dinsel gruplar arasında anlayış, hoşgörü ve dostluğu yerleştirmeli ve Birleşmiş Milletlerin barışı koruma yolundaki etkinliklerini güçlendirmelidir.
- Ebeveynler çocuklarına verilecek eğitimi seçmede öncelikli hak sahibidir.
Etkinlik Künyesi
Düzenleyenler
- Felsefe Kültür Sanat Derneği
- Çankaya Belediyesi
Konuşmacılar
- Prof. Dr. Betül Çotuksöken | Maltepe Üniversitesi Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi
- Prof. Dr. Abdullah Kaygı | Hacettepe Üniversitesi Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi
Tarih ve Saat
- 16 Aralık 2017 Cumartesi | 14.00
Adres
- Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi | Yaşar Kemal Konferans Salonu